2012 yılında Kanada, yüksek frekanslı işlemleri yavaşlatmak için bazı ücretler getirdi. Bu adım, işlemleri daha adil hale getirmek ve borsalardaki emir sayısını azaltmak amacıyla atılmıştı. Ancak bu durum, piyasadaki likiditenin azalmasına ve teklif-talep spread’lerinin genişlemesine yol açtı. Bu da işlemleri herkes için, özellikle de bu ücretlerle korunmak istenen bireysel yatırımcılar için biraz daha pahalı hale getirdi.
Yüksek frekanslı işlemlerin dezavantajları
HFT, aynı zamanda pek çok eleştirinin de hedefi olmuştur. En büyük şikayetlerden biri, insani karar alma sürecini devre dışı bırakmasıdır. Gerçek kişilerin işlem kararları alması yerine, tüm süreci algoritmalar yönetir. Bu programlar milisaniyeler içinde tepki verir; bu da herhangi bir insanın düşünme hızından çok daha fazladır. Bu hız düzeyiyle hiçbir insan rekabet edemez.
2010 yılında Dow Jones Sanayi Ortalaması sadece 20 dakika içinde yaklaşık 1000 puan düştü. Bu olay "Ani Çöküş" olarak anılmaya başlandı. Soruşturmalar sonucunda, tek bir büyük emrin otomatik satış dalgasını tetiklediği ve bunun kontrolsüz bir şekilde büyüyerek paniğe neden olduğu ortaya çıktı. Sonunda çöküş dengelendi ve Dow hızla toparlandı, ancak zarar çoktan verilmişti ve bu durum HFT ile ilişkili riskleri açıkça ortaya koydu.
Bir kesim de HFT’nin adil olmadığı görüşünde. Büyük işlem firmaları daha hızlı kablolar, daha güçlü sunucular ve daha akıllı yazılımlar için milyonlarca dolar harcayabiliyor. Ayrıca işlem yapacak devasa sermayelere sahipler. Tüm bunlar, söz konusu büyük şirketleri küçük firmalar ve bireysel yatırımcılar karşısında ciddi şekilde avantajlı hale getiriyor.
"Hayalet likidite", HFT firmalarının alım veya satım emri verip, bu emirleri neredeyse anında iptal etmesiyle oluşur. Ask ChatGPT Bu durum piyasada bir faaliyet ve likidite varmış gibi bir izlenim yaratır. Ancak siz işlem yapmaya kalktığınızda, o likidite çoktan ortadan kalkmış olur çünkü emir iptal edilmiştir. Bu, belirli bir fiyattan alım yapma fırsatının gözünüzün önünde kaybolmasına neden olabileceği için, bireysel yatırımcılar açısından oldukça sinir bozucu olabilir.
HFT nasıl gelişiyor?

Yüksek frekanslı işlemler, yıllardır borsa dünyasının bir parçası. 2009 yılında zirveye ulaştığında, ABD’deki tüm işlem hacminin yaklaşık %60’ını oluşturuyordu. Yani tüm işlemlerin %60’ı bilgisayarlar tarafından yapılıyordu. Bugün bu oran yaklaşık %50 civarında. Avrupa ise bu alana biraz daha geç dahil oldu; 2010’da zirveyi gördü, ardından burada da oranlar bir miktar geriledi.
Ancak HFT’den elde edilen kârlar zaman içinde değişti. 2009 yılında ABD’li şirketler HFT sayesinde 7 milyar dolardan fazla kazanç sağladı. 2017 yılına gelindiğinde bu rakam 1 milyar doların altına düştü. Peki ne oldu? Teknolojiyi kullanan şirket sayısı arttı, rekabet zorlaştı, piyasa oynaklığı azaldı. Rekabette önde kalmak da giderek daha pahalı hale geldi.
Şirketler giderek daha fazla parayı daha hızlı teknolojilere ve verilere harcamaya başladı. Bazı şirketler, sunucularını borsa bilgisayarlarına fiziksel olarak mümkün olan en yakın noktaya yerleştirebilmek için yüklü kiralar ödemeye başladı. Eş konumlandırma adı verilen bu uygulama, borsalardan gelen verileri diğerlerinden önce alarak mikrosaniyelik bir avantaj sağlar. Borsalar da bu talebi görüp veri erişimi ve sunucu alanı ücretlerini artırdı.
Karanlık havuzlar da giderek daha fazla tercih edilmeye başladı. Bu özel platformlarda büyük yatırımcılar, işlemlerini kamuya açık emir defterlerine ve veri akışlarına yansımadan gerçekleştirir. Bu da HFT algoritmalarının dayandığı verilerin eksik kalmasına neden olur. Algoritmalar tam tabloyu göremediği için hedefledikleri fırsatları yakalama ihtimalleri düşer ve kârlılık azalır.
Birçok HFT şirketi birleşmeye başladı. Büyük şirketler, ayakta kalmak ve avantajlarını korumak için küçükleri satın alıyor. HFT alanında faaliyet gösteren bir şirket olan Virtu, artık ABD piyasasındaki işlemlerin yaklaşık %20’sini gerçekleştiriyor.
Denetleyici kurumlar da bu alana daha fazla odaklanıyor. Kurallar değişiyor; eskiden serbest olan uygulamalar artık düzenlemeye tabi tutuluyor. ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC), bazı HFT şirketlerine fiyatları ve yatırımcıları manipüle ettikleri ve "hayalet likidite" ile oynadıkları gerekçesiyle para cezaları verdi ve soruşturmalar başlattı.
Özet
Teknolojideki ilerlemelerin, ortalama trader'a zarar vermekten çok fayda sağladığı öne sürülebilir. 1980’lerde bir işlem yapmak için broker’ınızı aramanız, yüksek komisyonlar ödemeniz ve piyasa fiyatlarını televizyondan ya da ertesi günün gazetesinden takip etmeniz gerekiyordu. Süreç bambaşkaydı. Oysa şimdi işlemlerinizi anında, çoğu zaman düşük ya da sıfır ücretle, evinizden ya da cebinizden gerçekleştirebiliyorsunuz. Eskiden yalnızca profesyonellere sunulan anlık verilere, grafiklere ve araçlara artık herkes ulaşabiliyor. Teknoloji, bireysel yatırımcılar için koşulları büyük ölçüde eşitledi.
Ancak aynı teknoloji, büyük şirketlerin elini de güçlendirdi ve yüksek frekanslı işlemler gibi karmaşık sistemlerin önünü açtı. Bu da beraberinde yeni soruları getirdi. Bunlardan biri de şu: Yüksek frekanslı işlemler etik mi? Sadece en büyük oyuncuların oyunun hızını belirleyip kazandığı, sıradan yatırımcıların ise ne olduğunu bile göremeden geride kaldığı bir ortam gerçekten adil mi?
Bazılarına göre yüksek frekanslı işlemler zarardan çok fayda sağlıyor. Piyasaları daha hızlı, daha verimli ve genellikle daha düşük maliyetli hale getiriyor. Kimileri ise bunun, güçlü olanların kuralları belirlediği adaletsiz bir oyunda önde kalma yolu olduğunu ve geri kalan herkesin geride bırakıldığını savunuyor. Adil olup olmaması, HFT’nin günümüz gerçekliğinin bir parçası olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Bu yüzden piyasaların bugün nasıl işlediğini anlamak istiyorsanız, HFT’yi bilmek ve nasıl çalıştığını kavramanız önemli. Çünkü perde arkasında olup biten çok şey var.